Aile Kuramları
Fonksiyonalist Kuram
Toplumu insanların hayatta kalmalarına katkıda bulunan bir organizma olarak düşünür. Tüm parçalar, toplumun istikrarını korumak üzere yapılanır. Genel sistem yaklaşımının bir türü olarak kabul edebileceğimiz bu perspektifin odak noktası, bütün‐parça ya da grup‐üye ilişkisidir. Her toplum, kurum olarak adlandırılan, aile gibi, alt sistemlerin oluşturduğu bir bütün veya bir sistem olarak ele alınır.
Fonksiyonalizmin temel amacı; sosyal değişmeyi, toplumun alt sistemlerindeki değişmelerden hareketle aç ıklamaya çalışmaktır. Fonksiyonalist kuram için aile, toplumun ortak değerlerini, kültürünü ritüeller yoluyla nesilden nesile aktaran önemli bir parçadır. Sistem Kuramına göre ise; aile, anne, baba ve çocuklar arasındaki etkileşimlerden oluşan bir sistemdir. Aile sistemleri kuram ının iki temel çıkış noktası vardır. A. Aile bir sistemdir. B. Ailevi sistem, yaşamdaki tüm diğer sistemler gibi var olmak için onlarla aynı kurallara bağlı olarak çalışır. Aile üyeleri ve aile üyelerinin birbirleri ile ilişkileri, aile sisteminin bileşenlerini oluşturur. Aile daha büyük bir üst sistemin (toplum) alt sistemidir. Her aile en az bir fonksiyonu karşılamak için oluşur ve içinde açık, kapalı (farkında olunan/olunmayan) gizli fonksiyonlar taşır. Aile bir kurallar bütünlüğüdür. Kurallar öngörülebilir, durağan, değişime dirençli bir sistem oluşturur.
Çatışma Kuramı
Gruplar arası çatışmalı ilişkilere odaklanmıştır. Kurama göre; toplum, rekabet eden gruplar ya da çıkarların bir sistemini ifade eder. Bu sistemde, sınıf çatışmaları belli sosyal koşullar çerçevesinde oluşur. Çatışmacı Kurama göre çatışma ve çelişki toplumun özünde yatan en somut gerçektir. Toplumda; nefret, kıskançlık, çıkarlar, istekler ve beklentiler, özlemler gibi ögeler her zaman uyumsuzluk yaratıcıdır ve aslında çatışmanın kaynağıdır. Çatışmacı Yaklaşım makro düzeyde ve çoğu zaman tarihsel karşılaştırmalar yaparak aile konusunda incelemeler yapar. Toplumsal eşitsizlikler temel problem alanlarıdır. Kuram; toplumdaki gruplar ve sınıflar arasındaki sosyal, siyasi ve maddi eşitsizliklere vurgu yaparak mevcut sosyopolitik sistemi eleştirir. Özellikle sınıflar arasındaki güç mücadelesi ve birbirine tarihsel olarak karşıt olan hâkim ideolojiler üzerinde durur. Çatışma teorisyenleri aileyi, toplumsal istikrara katkıda bulunan bir kurum olarak değil, geniş toplumlarda görülen zenginlik ve iktidar bağlamındaki eşitsizliğin yansıması olarak görürler.
Sembolik etkileşimciler, aile ve diğer yakın ilişkileri mikro düzeyde ele alırlar. Bireyler arası etkileşimin nasıl gerçekleştiği onların temel inceleme alanlarıdır. Sembolik etkileşimciler için önemli olan; içselleştirilmiş bir eğilim olarak tutum değil, insanın eyleme biçim vermesinin aracı olan tamamlayıcı süreçtir. Sembolik etkileşimcilik, toplumsal yaşamda insan ve kendi çevresi arasındaki anlamlı ve karşılıklı olan ilişkilere odaklanmıştır. Sembolik Etkileşimci Yaklaşım ile kadın, erkek, çocuk, yaşlı, hasta veya her türden sosyal statünün ailedeki konumuna ilişkin çalışma yapılabileceği unutulmamalıdır. Her şeyden önce değişen sembollerle ilgili olarak ortaya çıkan yeni yaşam biçimleri, tek eşli, eşcinsel veya lezbiyen çiftler veya yaşlılar hakkında çok zengin bir literatür bulunduğu belirtilmelidir.