Aile Sosyolojisinin Gelişimi

Ailenin varlığını destekleyen temel akademik disiplin sosyolojidir. Sosyolojideki büyük teorileştirmeler “aile”yi gerektirdiği için toplumun doğası hakkında en temel açıklamalar yapılma noktasına gelebilmiştir. Young ve Willmott’un (1960) ilk sanayi kentleri arasında yer alan Londra’nın doğu yakasındaki işçi sınıfı aileleri üzerine yapmış oldukları çalışmaları ailelerin yeni evlere veya banliyölere taşındıklarında geniş ailenin daha küçük ‐ genellikle çekirdek aile olarak bilinen‐ ailenin doğasının geniş aileden çekirdek aileye doğru değiştiğini ortaya koymuştur. Ancak günümüzde, özellikle antropolojik çalışmalarla, modern öncesi toplumlarda da çekirdek ailenin varlığının ispatlanması ile geleneksel geniş aileden çekirdek aileye doğru bir değişimin bütün toplumlar için geçerli olmadığı ortaya konmuştur. Bu ise aile tiplerinin hem zamana, hem de topluma göre değişiminin önemli bir kanıtı olmuştur.

Sanayi Devrimi’nin ve modern dünyanın tehdidi altına girdiği gözlemlenen aile, 19. yüzyılda toplumsal düşüncenin önemli bir teması hâline gelmiştir. Comte, Durkheim gibi kurucu sosyologların aile konusu üzerine yeterince çalıştıkları görülmektedir. Sosyologlar iki temel nedenden dolayı aile konusu ile ilgilenmişlerdir. Bunlardan ilki, sosyal yapı içerisindeki her bireyin bir ailenin üyesi olması, dolayısıyla aile kurumunun toplumda her birey için edinilecek bir deneyim alanı olabilmesidir. İkincisi ise sosyal değişme ile birlikte aile kurumunda yaşanan ve yaşanacak değişmeler ile aile kurumunun dinamik bir yapıya sahip olmasıdır.

Günümüzün birçok sosyologu, “aile”nin fonksiyonu ve varlığına yönelik sorgulama yapılmasını gereksiz görmekle birlikte bu konularda benzer görüşler ortaya koymuşlardır. Yaşanan/yaşanmakta olan sosyal değişimler toplumsal yapılara yeni sosyal problemleri de beraberinde getirmekte dolayısıyla her kurum ve yapı gibi aile kurumu da bu değişimlerden etkilenmektedir. Yine de, ailenin büyüklüğü, şekli, üyeleri ya da biçiminde ne gibi değişiklikler görülürse görülsün ailenin varlığını korumaya devam edeceğini ifade etmek mümkün görünmektedir. Türk sosyoloji tarihinde aile ile ilgili teorik ve ampirik çalışmalar Osmanlı Devleti döneminde Ahmet Cevdet Paşa ve Ahmet Rıza Bey’in çalışmaları ile başlamıştır. Cumhuriyet döneminde ise aile konusunda ilk ampirik çalışma 1960'lı yıllarda gerçekleştirilmiştir. Aile araştırmalarına tematik açıdan bakıldığında; Türkiye’deki aile araştırmalarının daha çok yapı ve değişim ağırlıklı araştırmalar olduğu söylenebilir. Çoğu araştırmalarda gerek kırsal toplumsal yapıdaki aile yapı ve değişimini açıklamada “köy ailesi”, “geniş aile” kavramları, gerekse kent toplumsal yapısındaki yapı ve değişimi açıklamada “gecekondu ailesi”, “işçi ailesi” ve “çekirdek aile” gibi kavramsal çerçeveler kullanıldığı görülmektedir. Bu dönemde aile çalışmalarında ele alınan temel konular, dünya çapındaki değişen temalarla paralellik göstererek, çekirdek aile yaygınlık kazanması bağlamında aile yapısının değişimi en yaygın temalar arasında yer almaktadır. Bununla beraber, ailenin kurulması anlamında evlilik, aile planlaması, öne çıkan temalar arasında yer almaktadır. 1980’lerden itibaren ise dünyada meydana gelen sosyal değişmeler ve toplumsal dönüşümlerin etkisini Türkiye’deki aile çalışmalarında da hissettirdiği görülmektedir. Dolayısıyla, aile içi şiddet ve kadın çalışmaları birlikte araştırılan önemli bir tema hâline gelmiştir. Ayrıca, yaşanan iç ve dış göç olgusunun artarak devam eden etki ve sonuçları ile işsizlik sorununun aile üzerinde meydana getirdiği etkiler de araştırma konuları arasında yer almıştır.