Hastane Öncesi Acil Bakım
Profesyonel sağlık uygulayıcılarının tıbbi terimleri uygun şekilde kullanmaları hasta yönetiminde ve iletişimde önemli ölçüde kolaylık sağlayacaktır. Tıbbi terimler genellikle değiştirilemez ancak önüne veya sonuna alınan eklerle farklı anlamlar kazanabilen kök kelimelerden oluşmuşlardır. Kök kelimler anlamlı en küçük dil birimidir.
Tıbbi terminolojide sık kullanılan sistem ve organlar, hastalıklar ve patolojik durumlar, yönler, vücut ve eklem hareketleri ile ilgili terimler Tablo 2.1’de verilmiştir. Bu temel terimlerin bilinmesi paramedikal düzeyde hasta yönetimi ve tıbbi iletişim için yeterli olacaktır.
Eklem hareketleri adlandırılırken eklem açıklığının eklemi oluşturan yapılara göre değişimi göz önünde bulundurulmuştur. Örneğin diz ekleminde fleksiyon dizin geriye doğru kıvrılması ve eklemi oluşturan iki kemiğin birbirine yaklaşması iken omuz ekleminde öne doğru yapılan hareketle omuz eklemini oluşturan kemiklerin birbirine yaklaşması olarak tanımlanır.
Medikal terminolojinin temel kuralı tıbbi bir kelimenin başına gelen bir ön ek veya sonuna gelen bir son ek ile yeni bir anlam kazanmaktır. Bütün tıbbi terimler en az bir kökten oluşmaktadır. Aldıkları ön ek ve son ekler ile farklı anlamlar kazanmaktadırlar. Sık kullanılan ön ekler ve son ekler örnekler ile birlikte Tablo 2.2 ve Tablo 2.3’te gösterilmiştir.
İnsan anatomisi ve normal vücut fonksiyonu arasındaki ilişkiyi anlamak hasta bakımının merkezini oluşturur. Hücreler organizmanın temel yapı taşıdır. Hücreler birleşerek dokuları, dokular organları, organlar sistemleri, sistemler ise organizmayı oluşturur.
Farklı hücre tipleri birleşerek daha karmaşık yapılara sahip dokuları oluşturur. Temel olarak Epitelyal doku, destek doku, kas dokusu ve sinir dokusu olarak 4 farklı gruba ayrılırlar. Farklı özellikteki dokuların birleşmesi ile organlar ve aynı amaca hizmet eden farklı özellikteki organlar birleşerek sistemleri oluşturur.
Organ, herhangi bir dokunun yapabileceğinden daha karmaşık bir işi gerçekleştirmek üzere organize edilmiş iki veya daha fazla doku türünden oluşan bir yapıdır. Organ sistemleri, sistemlerin görevleri ve sistemi oluşturan organlar Tablo 2.4’te verilmiştir.
Organların yerleşim alanlarını tanımak, komşuluklarını bilmek ve vücut boşluklarını tanımak hasta yönetimini kolaylaştıran temel etkenlerdendir. Vücut kranial, omurga (spinal), göğüs, karın ve pelvik boşluklardan oluşur. Göğüs ve karın boşlukları diyafram ile birbirinden ayrılırken, pelvis ile karın boşluğunu ayıran bir yapı yoktur. Karın boşluğu 4 farklı bölgeye ayrılarak isimlendirilir. Umblikustan (göbek deliği) geçen ve birbirini dik kesen iki doğru karın boşluğunu üst ve alt, sağ ve sol olmak üzere 4 bölgeye (kadrana) ayırır.
İnsan vücudundaki tüm hücreler sıvıdan oluşan bir ortamda yaşarlar. Bu sebeple yaşamın idamesi gibi hücrelerin fonksiyonlarını yerine getirmesi ve metabolik reaksiyonların gerçekleşebilmesi için su mutlak gereklidir. Vücut sıvılarının hacminin ve bileşiminin tam olarak düzenlenmesi sağlık için esastır. Su, sodyum konsantrasyonlarındaki değişiklikler tarafından oluşturulan ozmotik farklılıkları takip eder. Bu nedenle sodyum dengesi ve su dengesi yakından ilişkilidir.
Sağlıklı bir erişkinde vücut ağırlığının %60’ını su oluşturur. Vücut sıvısının 2/3’ü hücre içi sıvı iken 1/3’ü hücre dışı sıvılardır.
Vücut sıvı dengesinde bozulmaya iki durum sebep olabilir. Kazanılan veya tutulan su, kaybedilen sudan fazla ise vücutta su fazlalığı veya aşırı hidrasyon durumu oluşur. Kaybedilen su, kazanılan veya tutulan sudan fazla ise, su eksikliği veya dehidrasyon durumu ortaya çıkar. Her iki durumda da metabolizmada bozulma ve dengesizlik oluşur.
Osmosis, hücreler gibi yarı geçirgen membranlarla ayrılmış alanlardaki derişim farklılıklarını dengelemek için ortaya çıkan mekanizmadır. Su ve sodyum dengesi bu mekanizma ile sağlanır.
Hiponatremi sıklıkla bulantı, kusma, kas krampları ve bilinç değişiklikleri ile bulgu verir. Hipernatremide ise ödem, kuru mukoza, susama, idrar miktarında azalma ve bilinç değişikliği görülür. Sodyum düzeyindeki bozukluklar vücut su miktarı göz önünde bulundurularak tedavi edilmelidir.
Hipopotasemi aşırı potasyum kaybına neden olan sebeplere bağlı gelişen ve solunum güçlüğü ve kardiyak depresyona neden olan bir durumdur. Hipopotasemi yavaş düzeltilmesi gereken bir patolojidir. Potasyum uygulaması öncesi hastanın idrar çıkışının olması teyit edilmelidir. Hiperpotasemi hayatı tehdit edici acil bir durumdur. Kalp üzerindeki olumsuz etkileri ve kardiyak arrest olasılığı sebebiyle dikkatli olunmalıdır. Kalp kası üzerindeki potasyum etkinliğini ortadan kaldırmak için kalsiyum glukonat verilebilir. Ancak potasyum düzeyi üzerine etkisi yoktur. Potasyum seviyesinin düşürülmesi için potasyum kısıtlaması, intravenöz glukoz ve insülin uygulaması, nebulize albuterol ve hemodiyaliz uygulanabilir.
Hücre içi enzim aktivitelerinin yeterli bir şekilde yapılması ve hücre membranının bütünlüğünün korunması için kandaki serbest hidrojen konsantrasyonu [H+] çok dar sınırlar içinde tutulur. Hücre dışı sıvı pH'ını 7,35 ile 7,45 arasında tutmaya çalışır. Kan pH’sı, asitler ve bazlar arasındaki dengeye göre belirlenir. Bu hassas denge bozulduğunda asit-baz denge bozukluğu söz konusu olur. Kronik ve hafif bozukluklar çok belirgin sonuçlara yol açmaz iken, akut ve ciddi değişiklikler ölümcül olabilir.
Metabolik asidozda plazma bikarbonat düzeyinde azalma görülür. Asidoz derinleştikçe bilinç durum değişikliği, Kussmaul solunum, koma ve ölüm ortaya çıkabilir. Metabolik alkalozda ise plazma bikarbonat düzeyi yüksektir. Metabolik alkalozun kompanzasyonu için alveolar ventilasyon azaltılır ve pCO2 düzeyi arttırılır. Metabolik asit baz bozukluklarında tedavi hedefi altta yatan problemin düzeltilmesidir.
Solunumsal asidoz ve alkaloz pCO2 düzeyinde meydana gelen değişiklikler ile oluşur. pCO2 ‘nin artması asidoza neden olurken azalması ise alkaloza neden olur. Solunumsal asidoz varlığında hiperkarbi durumuna eşlik eden hipoksi varlığı mortaliteye sebep olabilir. Hipokseminin ve hiperkarbinin düzeltilmesi için lüzum halinde endotrakeal entübasyon gereklidir.